Haber

Brighton: Ferdi Kadıoğlu ile gündeme gelen takım, nasıl iyi yönetilen bir kulübe dönüştü?

“Kutlamaları ve gözyaşlarını, acıları ve coşkuları, sevinci ve umutsuzluğu hatırlayacağız. Bu yapıyı alıp götürebilirler ama anıları asla alamazlar.”

Brighton & Hove Albion Futbol Kulübü ya da bilinen adıyla Brighton’ın taraftarlarından Tim Carder, 1996 yılında kulübün mali sorunları nedeniyle stadyumlarının satılması gündemdeyken böyle diyordu.

Fenerbahçe‘nin transfer görüşmelerine başladığını Ferdi Kadıoğlu’nun yeni takımı olabilecek ve Premier Ligi’n yükselen yıldızı, o yıl İngiltere futbolunun dördüncü ve profesyonel son kademesi olan 3. Lig’e düşmüştü, öfkeli taraftarlar ise York City karşısında sezonun son maçında sahaya girmişti.

Goldstone Sahası satılmış ancak yıkımı bir yıl ertelenmiş olsa da taraftarlar, malum sonun hala ufukta olmasından dolayı oldukça öfkeliydi.

Her iki kalenin üst direkleri kırıldığında hakem maçı tatil etmişti.

Kümede kalmak için yalnızca bir puana ihtiyacı olan deplasman takımı York City için maç hayati önemdeydi.

İki hafta sonra tekrar oynanan maçı York, 2 binden fazla kişinin önünde 3-1 kazanmıştı.

York kümede kalmış, Brighton ise 3. Lig’e düşmüştü.

Ertesi sezon Lincoln’e karşı oynanan maçta bir başka saha işgali daha yaşanmış ve Brighton’a puan silme cezası verilmişti. Ancak kulüp bu kez de profesyonel liglerden amatör kümeye düşme tehlikesi altındaydı.

Sezonun sondan bir önceki maçı, aynı zamanda Goldstone’a da veda anlamı taşıyordu.

Taraftarlar, koltuklardan kale filelerine, “Hoş geldiniz” tabelasından sahanın çimlerine kadar stadın her bir parçasını evlerine götürürken, Doncaster’a karşı 1-0 kazanan Brighton, kümede kalma umutlarını son maça taşımayı başarmıştı.

Deplasmanda Hereford United’la oynanacak son maç öncesinde iki takımın da puanı eşitti.

Ancak beraberlik Brighton’ı averaj farkıyla ligde tutacaktı.

“Bu muhtemelen kariyerimin en önemli anı”

1983’te 1. Lig’de mücadele ederken FA Cup finali oynayan ancak aynı sezon küme düşen takım, bu kez 14 sezon sonra profesyonel liglere veda etmekten son anda kurtulmuştu.

1-1 biten maç sonunda takımın golünü kaydeden Rob Reinelt, “Yalnızca 3 aydır buradayım. Bu muhtemelen kariyerimin en önemli anı” diye mikrofonlara konuşurken deplasman taraftarları sevinç çığlıkları atıyordu.

Takımın menajeri Steve Gritt taraftarları alkışlarla selamlarken, kulüp kültürü ise yıllar içerisinde büyük bir değişim yaşayacaktı.

Sahilindeki martılarla anılıyor

1901 yılında bir Doğu Sussex takımı olarak kurulan Mavi Beyazlılar, Brighton’ın sahilinde çokça görebileceğiniz martılarla anılıyor.

Premier Lig’in büyük takımlarıyla boy ölçüşebilen Brighton, bugünlere elbette kolay gelmedi.

Kulüp, bir futbol takımının nasıl iyi yönetileceğinin iyi bir örneği.

Yönetime karşı 1996-97 sezonunda başlayan taraftar protestolarının ardından, kulüp bir konsorsiyuma devredildi.

Kulübün taraftarlarından Dick Knight da kulüp başkanı oldu.

Kulübün tarihinde Martılar’ın kurtarıcısı olarak anılan Knight, 1-1’lik Hereford maçında da stadyumda yerini almıştı.

Sahaları olmayınca göçebe oldular

Kulüp her ne kadar kümede kalsa da hala çok büyük bir problemle karşı karşıyaydı.

Artık bir sahaları yoktu.

Bu nedenle 1997-1999 sezonları arasında, Gillingham ile şehre iki saat uzaklıktaki Priestfield Stadyumu’nu paylaştılar.

Kulüp, 1998’de küme düşmeye çok yaklaştı. Ancak profesyonel liglerde kalabilmeyi yeniden başardı.

1999’da ise kendi şehirlerinde bir atletizm stadı olan Withdean Stadyumu’nda oynamaya başladılar.

Burası 12 yıl boyunca evleri oldu.

Seyyar oturakların dizildiği stadın çatısı olmadığı için, taraftarlar için Brighton gerçekten de “yağmur çamur” demekti.

2001’de ise yukarıya doğru yükselişlerinin ilk adımlarını attılar.

3. Lig’i şampiyon tamamlayan takım, 2. Lig’e yükseldi.

Bu başarısı ertesi sezon da devam etti.

Peter Taylor yönetimindeki takım 2. Lig’i de şampiyon tamamladı.

Borçları nedeniyle iflasın eşiğine gelen, stadyumlarını kaybeden, dahası da neredeyse profesyonel liglere veda edecek takım artık Premier League’e çok yakındı.

2009 yılında Knight’ın Martılar’daki başkanlık görevi son buldu.

Yerine kulübün %75 hissesini alan ve yeni stadyum için 93 milyon sterlinlik finansman sağlayan Tony Bloom geldi.

Martılar, Goldstone’un yıkılmasından 14 sene sonra 2011’de yeni yapılan Falmer Stadyumu’na taşındı.

Yıllar içerisinde adı sonradan Championship olarak değiştirilen ikinci lige yükselen ancak tekrar alt kümeye düşen kulüp en nihayetinde 2016–17 sezonunda ise Championship’i ikinci tamamladı ve kendisini Premier Lig’e attı.

Premier Lig’teki ilk sezonlarında düşme potasından hep kıl payı kurtulan kulüp, sonraki yıllarda ise güven veren, iyi futbol oynayan bir takıma dönüştü.

Son olarak Ferdi Kadıoğlu’nu transfer etmeye yaklaşan Brighton, şimdi taraftarlarının bir başarı hikayesi yazarak elde ettikleri stadyumları, başarılı altyapı yatırımları ve dahası önemli transfer gelirleriyle İngiliz futbolunun en iyi yönetilen takımları arasında.

Bu sezon Premier Lig’e iki maçta 6 puanla başladı

1910’da Charity Shield’i kazandıktan sonra Brighton & Hove Albion’ın tarihindeki en önemli başarı, İngiltere Federasyon Kupası’nda 1982-1983 sezonunda final oynamasıydı.

Brighton finalde Manchester United’la karşılaştı. İlk maç 2-2 bitti. İkinci maçı 4-0 kazanan United kupayı müzesine götürdü.

Brighton, Premier Lig’deki ilk yıllarında zor günler geçirdikten sonra, 2021-2022 sezonunda Graham Potter yönetiminde ligi 9. sırada tamamladı.

2022-2023 sezonunda ise İtalyan teknik direktör Roberto De Zerbi yönetiminde ligi 6. bitirerek Premier Lig’deki en büyük başarısına imza attı ve UEFA Avrupa Ligi’nde mücadele etme hakkı kazandı.

Brighton geçen sezon UEFA Avrupa Ligi’nde grup birincisi olup son 16 turunda Roma’ya elenirken, Premier Lig’i 11. sırada tamamladı.

De Zerbi’nin Fransa’da Marsilya’nın başına geçmesinin ardından Brighton, menajerliğe Alman çalıştırıcı Fabian Hürzeler’i getirdi.

31 yaşındaki Hürzeler, Premier Lig tarihinde görev alan en genç teknik direktör oldu.

Brighton, Hürzeler yönetiminde Premier Lig’deki ilk iki maçını kazandı; deplasmanda Everton’ı 3-0, sahasında Manchester United’ı 2-1 mağlup etti.

Transfermarkt verilerine göre Ferdi Kadıoğlu‘nun transfer görüşmeleri öncesi Brighton kadrosunun güncel piyasa değeri 535 milyon euroydu.

Takımın en pahalı oyuncuları 50 milyonluk piyasa değeriyle İrlandalı forvet Evan Ferguson ve 45 milyon euroluk piyasa değeriyle Brezilyalı golcü João Pedro.

Japon sol açık Kaoru Mitoma’mnun piyasa değeri de 45 milyon euro.

Brigton bu sezon Ferdi Kadıoğlu‘ndan önce topla 152 milyon sterlin ödeyerek Yankuba Minteh, Georginio Rutter, Mats Wieffer, Brajan Gruda, Ibrahim Osman ve Malick Yalcouye’yi transfer etmişti.

Son yıllarda oyuncu satışlarıyla da dikkat çeken Brighton sadece Yves Bissouma, Marc Cucurella, Leandro Trossard ve Alexis Mac Allister’ın satışlarından 146 milyon sterlin gelir elde etmişti.

Brighton, Ferdi için doğru adres mi?

7 Ekim 1999’da Hollanda’da doğan Ferdi Kadıoğlu, NEC Nijmegen altyapısında yetiştikten sonra 2018/19 sezonunda 1,4 milyon euro bonservis bedeliyle Fenerbahçe’ye transfer oldu.

Transfer edildiğinde hücumcu bir kanat oyuncusu, hatta 10 numara diye tabir edilen forvet arkası oyun kurucu olan Kadıoğlu, Portekizli teknik direktör Vitor Pereira’nın yönlendirmesiyle üçlü savunmanın önünde sol kanat bek olarak görev aldı.

Ardından İsmail Kartal ve Jorge Jesus dönemlerinde de bu mevkiye ek olarak, dörtlü savunmanın solunda ve sağında da görev yaptı.

Hollanda yerine Türkiye Milli Takımını seçen Kadıoğlu, Fenerbahçe’nin Avrupa turnuvalarında ve ligde önemli kozu olurken, Türkiye ile EURO 2024’te de adından söz ettirdi.

BBC Türkçe‘ye konuşan Premier Lig yorumcusu Murat Çolakoğlu, Brighton’ın Ferdi Kadıoğlu için “doğru adres” olduğu görüşünde.

Çolakoğlu’na göre Ferdi hangi ülkeye giderse gitsin, oranın futboluna adapte olabilecek karaktere sahip:

“Ferdi, artık savunmanın iki kenarında da oynayabilen fiziksel açıdan kendini geliştirmiş, pas oyununda aktif rol alan bir kanat beki. Bunu kısmen yabancı olduğu bir ülkeye gelip varlığını kanıtladı.”

Çolakoğlu, Brighton’ın oyuncular üzerindeki gelişiminin önemli olduğunu vurguluyor:

“Brighton yapı itibarıyla oyuncuları aldığı noktadan çok daha öteye taşıyan bir kulüp. Son yıllarda birçok önemli ismi büyük kulüplere yüksek bedellerle göndermeyi başardılar. Geriden oyun kurarak oynamayı seven Brighton’da Ferdi’nin soğukkanlılığı ve pasörlüğü fark yaratacaktır.

“Önünde oynaması muhtemel Mitoma ile yakalayacağı uyum en az Tadic ile yakaladığı kadar iyi olabilecek seviyede bence.”

Oyuncunun İngilizcesinin çok iyi olmasının avantaj olduğunu da söyleyen Çolakoğlu, “Bu, takıma ve soyunma odasına adapte olmasına katkı sağlayacaktır” diyor.

Spor yorumcusu Rezzan Yetiş de, Ferdi Kadıoğlu’nu, “teknik kapasitesi yüksek, zeki, üst düzey pas yeteneği ve driplingleri ile hücum organizasyonlarında etkili ve yaratıcı bir futbolcu” olarak tanımlıyor.

Pereira ile birlikte oyuncunun kaliteli bir bek oyuncusuna dönüştüğünü belirten Yetiş, 24 yaşındaki yıldızın gelişim sürecini şöyle anlatıyor:

“Zamanla topa sahip olma konusunda da kendini geliştirdi. Hücum yetenekleriyle öne çıkmasına rağmen, savunma görevlerini de başarıyla yerine getiriyor. EURO 2024’te Avrupa’nın takdirini toplaması da bu yüzdendi.

“Bire bir mücadelelerdeki üst düzey karar verme yeteneği, fiziksel gücü ve futbol zekası, onu Fenerbahçe için vazgeçilmez bir oyuncu haline getirdi. Pres direnci, atletizmi ve vizyonuyla Fenerbahçe’nin yerini dolduramayacağı türden bir futbolcu.”

Rezzan Yetiş ayrıca Ferdi Kadıoğlu transferinin gündeme gelmesiyle Fenerbahçe’nin de Avrupa futboluna önemli oyuncular kazandırmaya devam ettiğinin altını çiziyor.

Vedat Muriç’in Lazio’ya, Eljif Elmas ile Kim Min-jae’nin Napoli’ye, Arda Güler’in Real Madrid’e satışıyla Fenerbahçe’nin kadro mühendisliğinde bir vizyon oluşturmaya çalıştığını belirten Yetiş, Sarı Lacivertliler için “Porto veya Ajax kadar istikrarlı bir yetiştirici olmasa da, her yıl bu tür satışlar yapmayı hedefleyen bir kulüp haline geldi” diyor ve ekliyor:

“Brighton da Ferdi için şu anda direkt olarak 11’de başlayabileceği ve kısa sürede sıçrama yapıp Premier Lig’in Büyük Altısı’nda (Manchester City, Arsenal, Liverpool, Tottenham, Manchester United, Chelsea) kendine yer bulabileceği güzel bir basamak gibi duruyor…”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu